Türkiye'de hem de Fen Lisesinde vaktimizi büyük bilim adamları hakkında efsaneler okuyup (Gauss 5 yaşında birden yüze kadar olan sayıları toplamış, Einstein atom bölünür dediği için liseden atılmış vs gibi) onların ne insan üstü ve ulaşılamaz olduğunu düşünerek harcardik. Amerika'da Üniversiteye ilk başladığımda etrafımdaki arkadaşların nobel ödüllü hocalarımız hakkında bu işten anlamaz, öbürü bunadı, beriki zaten baştan beri yanlış yoldaydı gibi yorumlarını dolayısıyla başta garip karşıladım. Ama zamanla o hocaların da (başka konularda olmasa da) kendi uzmanlık konularında genelde alçak gönüllü olduklarını ve aşağıdan gelen bu eleştiri yağmurunu da her zaman haklı olmasa bile sistemin gerekli bir parçası olarak kabul ettiklerini gözledim.
Tarihten bir iki örnek verelim: Aristotle pek çok konuda verdiği
eserlerle batı düşüncesine 2000 yıl hakim oldu. Bu dönemde onun
savlarına itiraz etmek engizisyona kadar götürdü pek çok insanı.
Yazdıklarına bugün baktığımızda yaklaşık yarısı gerçekten deli
saçması. Örneğin kadınların dışlerinin erkeklerden az olduğu, hareket
eden cisimlerin durmaya meyıllı oldukları, düşüncelerin merkezinin
kalpte olduğu, beyninse kanı serinletmeye yaradığı gibi basit
gözlemlerle aksi kolayca ispatlanabilecek pek çok iddia. (Klasiklerin
hepsi böyle değil - örneğin Arşimet'in yazdıkları bugün fizik
dergilerinde basılabilecek kalitede. Ayrıntılı bir karşılaştırma için
Beckman'ın "A history of pi" kitabını öneririm.)
Daha yakın tarihin en medyatik fizikçisi, dehanın prototipi Einstein'ı
alalım. Hayatının son yarışını fizikçilerin çoğunun kabul ettiği
üstelik başlangıcında kendi çalışmalarının önemli rol oynadığı kuantum
kuramını çürütmek için boşu boşuna harcadı. Popüler kültürde
Einstein'ın relativity kuramını o dönemde bir elin parmakları kadar
bilim adamının anlayabildiği iddia edilir. Bu iddia da tamamiyle
yanlış - kuram basılmadan önce kimse anlamıyordu, basıldıktan sonra da
zamanın profesyonel fizikçilerinin çoğu anladılar, şu anda da
undergrad fizik okuyan herhangi biri special relativity'yi bir
dönemlik bir dersle içli dışlı öğrenebilir anlayabilir.
Benim bu deneyimlerden çıkardığım bir iki sonuç var. Bilim, insan
aktiviteleri içerisinde otoritenin etkisini kırmaya çalışmış ve en aza
indirgeyebilmiş istisnai bir örnek. Doğruya ulaşmak için insanlar ve
onların hiyerarşideki yerleri değil, fikirler ve onların mantıksal
tutarlılıkları, açıklayıcı güçleri, ve empirik gözlemlere uyumları
önemli olan. Einstein gibi karakterleri göklere çıkarma eğilimi diğer
alanlarda içimize işlemiş olan otoriteye saygı eğiliminin psikolojik
olarak bilime yansıtılması gibi görünüyor. Relativiteyi kimse anlamaz
efsanesi ise çarpık eğitim sistemimizin sonucunda insanların adeta
matematiği anlamamaktan gururla söz eder hale gelmesine benzer bir
savunma mekanizması. Sonuçta serbest tartışma yolundaki her engel gibi
bunları da yıkmamız ve kahramanlarımızın da normal insanlar olduğunu,
karmaşık konuların düzgün anlatılabildiğinde herkes tarafından
anlaşılabileceğini kabul etmemiz ve her otoriteyi kıyasıya
eleştirebilmemiz lazım.
Related link
October 28, 2006
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment