"Amacın (gidilen yerin) kutsanması, aracın (oraya giden yolun ya da
oraya götüren aracın) kutsallaştırılmasını doğurabilir bazen.
Araçları, amaç yapabilir böylece insan. Ama amaçlaştırılan araçlar
(putlar), gerçek amaçların imkansızlaştırılmasına sebep
olurlar. Çünkü gerçek amacın gerçekleşmesi, onlara artık ihtiyaç
kalmaması ile eş anlamlıdır. Varlıklarını sürdürmek için, gerçek
amacın gerçekleşmemesi gerekir yani. Böylece araçlarımız bizi,
götürmeleri gerekenden başka bir yere götürür olur. İçinden
çıkılması güç bir paradoksa..." -- Onur Pusuluk
Onur'un bu güzel tespitini Rhodes'un The Making of the Atomic Bomb kitabından bir iki hikayeyle örneklendirmek isterim...
Savaşların meydanlarda askerlerin birbirlerini
öldürdükleri çatışmalardan çıkıp kitle imha araçları haline
gelmesi ikinci dünya savaşı ile yaygınlaşır. Birinci dünya
savaşında hala cepheler ve bu cephelerde çarpışan askerler söz
konusudur. İkinci dünya savaşında ise İngiliz hava kuvvetleri
Alman şehirlerini sivil insanlar eriyen astfaltların üzerinde
yanarak can verene kadar yangın bombaları ile bombalamaya,
Almanlar da Londra'ya benzer şekilde misilleme yapmaya başlarlar.
Bu gayri insani aktivitelerin resmi amacı düşmanın moralini
bozmaktır. Ama Rhodes'un çok daha ilginç bir tespiti
var. İngiltere gelirinin büyük bir kısmını hava kuvvetlerine
yatırmıştır savaş için. Fakat o günün teknolojisi ile uçakların
stratejik düşman hedeflerini (köprüler, güç santralleri vs)
vurmaları çok zor, başarı yüzdeleri çok düşüktür. Büyük ümit ve
yatırımlarla ortaya çıkarılmış hava kuvvetleri savaşta önemli bir
rol oynayamamakta ve varlıklarını savunmaları gün geçtikçe
zorlaşmaktadır. İşte bu dönemde "carpet bombing" icat olunur. Yani
yüksek nüfus yoğunluğuna sahip şehirlerin hedef belirlenmeksizin
yangın bombalarıyla bir halı gibi örtülmesi. Böylece uçakların
hedef vuramamaktaki teknolojik yetersizliği ortadan kalkar,
bombalar nereye düşerse düşsün "hedef" vurulmuş olur. Dresden
şehrinde 30,000 kadar sivilin bir günde yakılarak öldürülmesi
"Royal Air Force"'un en büyük zaferlerinden (!) biri olarak tarihe
geçer, ve hava kuvvetleri savaştaki vazgeçilmez yerlerini korumuş
olurlar.
Benzer bir dinamik Hiroshima ve Nagasaki'nin atom bombalarıyla
ortadan kaldırılımalarının arkasında da görülebilir. Amerika
iki-üç yıl içerisinde o günkü otomativ endüstrilerinin toplamının
üç-dört katı büyüklüğünde bir endüstriyi devlet parasıyla atom
bombası araştırmaları ve üretimi için kurar. Harcanan bu paranın
vergileri veren insanlara karşı savunulması şarttır, yoksa bu işe
emeği geçen politikacıları ve askerleri pek iyi bir gelecek
beklememektedir. Beni bu bombalar hakkında hep düşündüren bir iki
soru olmuştu. Birincisi, Japonya o sırada güçten düşmüş, savaşı
zaten kaybetmek üzere bir durumdaydı, böyle bir aşırı şiddete niye
gerek olsun? İkincisi, eğer yeni bir teknoloji bir gövde gösterisi
olarak denenecekse bu nüfus yoğunluğu çok daha düşük bir yerde
yapılabilir ve Japonlara bakın, teslim olmazsanız bir dahakini
Tokyo'ya atarız denilebilirdi. Fakat bu iki durumda da bomba için
yapılan büyük yatırım insanların gözünde "bir işe yaramış"
olmayacaktı. Halbuki 200,000 insanı bir anda yok ettikten sonra
kimse "bu parayı niye boşu boşuna harcadınız" diye sorma cürretini
gösteremedi.
Sanırım demek istediğim, bu tip insanlık trajedilerinin arkasında
bir iki tane sosyopat suçlu aramak boş. Keşke öyle olsaydı. O
zaman sosyopatları bir hastaneye kapatıp trajedileri
engelleyebilirdik. Ama ortada sorumlu insanlar değil kuruluşların
varlık amaçlarını sürdürmek için verdikleri mücadele var. Tarih o
noktaya geldikten sonra Royal Air Force'un başında kim olursa
olsun carpet bombing yapılacaktı, bombalar da Japonya'ya Amerikan
başkanı kim olursa olsun atılacaktı. Tek tek insanların bu tip
momentumları durdurmaya güçleri yok. Bu tip sonuçlara engel
olunabilmesi için uzak görüşlü insanların bir kurumun kuruluşu
esnasında bu problemleri ön görüp engel olmaları tek çözüm. Fakat
bunun için de malesef sosyal sistemleri, kompleks dinamiklerini,
kuruluşların canlılar gibi verdikleri hayatta kalma mücadelesini
iyi anlayıp modelleyebilmek lazım.
Geçenlerde yaptığımız tarih tartışmasına bağlayacağım konuyu -
tarih niye faydalıdır ne işe yarar diyenlere işte bir sebep
daha. Fakat atalarımız hangi savaşta kaç şehir kuşattı hikayeleri
yerine biraz sosyal yapıların dinamikleri hakkında akıllı
birşeyler söyleyebilsek...
Related link
December 22, 2006
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment