February 21, 2007

Akıllı Tasarım

Bugüne Berkin'in gönderdiği Türkiye'nin ilk "Akıllı Tasarım"
(intelligent design) konferansı ile ilgili mesajı okuyarak
başladım.

http://www.mustafaakyol.org/archives/2007/02/post_1.php

İstanbul Büyük Şehir Belediyesini tebrik ediyorum. Duyduğum
tepkinin kaynağı akıllı tasarım fikrinin yanlış olduğunu
düşünmemden ziyade, bu tip anti-bilim propogandayı bile
Amerika'nın "bible belt"'inden ithal ediyor olmamız. Bir otomobil
tasarımı yaparken orijinal olamamamızı anlıyorum, McDonalds ve El
Torito'yu İstanbul'a getirmemizi anlıyorum, ama sofu fikirler
üretirken lütfen Amerika'nın yardımına ihtiyacımız olduğunu
söylemesin kimse. Bu işte onlardan yüzlerce yıl daha tecrübeliyiz,
daha yaratıcı olabiliriz...

Son fiziksel toplantımızda Memduh tüm bulguları kabul edip açık
fikirli olmasına rağmen evrime inanmakta güçlük çeken birine nasıl
bir argüman sunulabileceğini sorgulamıştı. Bu konuda okuduğum
kitaplar malesef çoğunlukla karşı tarafın straw-man argümanlarıyla
uğraşıyor. Bir yandan aklımı bu kurcalamakta.

Tabi bu arada ders saatim geldi 60 mühendislik öğrencisine
olasılık öğretmek için (günün konusu permutasyon, kombinasyon)
girdim sınıfa. Tahmin edebileceğiniz gibi dersin yarısından
fazlası evrim konusundaki örneklere gitti :)

Şu maymunların rastgele daktilo tuşlarına basarak Shakespeare
yazma örneğini ele alalım. Genelde canlılarda görülen karmaşık
yapıların (göz, beyin, karaciğer) "rastgele" ortaya çıkması bizim
maymunların edebi yetenekleriyle karşılaştırılır. Bu argümandaki
ilk zayıf noktayı öğrenciler hemen buldu: dünyada çok sayıda canlı
çok uzun zamandır evrim oyununu oynamaktaydı bu iş bir iki
maymunun işi gibi değildi. Fakat bu zayıf nokta çökertici
değil. 100,000 harflik tipik bir Shakespeare oyununu rastgele
yazma ihtimali 30^-100,000 gibi bir sayı ki evrenin tüm
parçacıkları big-bang'den beri bu işle uğraşıyor da olsa
yetmiyor. Zayıf nokta maymunların rastgele tuşlara bastığı
varsayımı. Evrimde yanlış tuşa basan maymun vefat ediyor, yazdığı
harf siliniyor, yerine başka maymun geçiyor. Ta ki doğru tuşa
basana kadar. Bu şekilde her harf için ortalama 30 maymun telef
etsek, 3 milyon maymun bir Shakespeare oyununu rahat yazar. Bu
kadar maymun İstanbul'da bile rahatça bulunur.

Fakat tüm bunlar boş. Esas nokta bu değil. Evrime inanmak
istemeyen bir insan bence ikna edilemez. Daha basit bir örnek
vereyim. Eğer ben evrenin bir gün önce başladığına inanmak
istiyorsam kimse beni bunun aksine ikna edemez. Hatıralarım mı?
Ben beynimde o hafızalarla üretildim. Dünyadaki fosiller mi? O
kayalar da o şekilde üretildi. Karbon tarihleme mi? Dün bu işleri
yapan zat o cisimlerdeki C-12 ve C-14 oranını o şekilde
ayarladı. Söyleyebileceğiniz hiçbir şey evrenin dünden önce var
olmadığını ya da yarından sonra var olmayacağını ispatlayamaz bana
- çünkü mantıksal bir delik yok varsayımımda.

Peki o zaman neden olası varsayımlardan biri (evren 14 milyar yıl
önce big-bang ile başladı vs vs) bana diğer varsayımlardan daha
çekici geliyor? Geçenlerde bu forumda bilim nedir ne değildir
(yanlışlanabilirlik vs) konusunu tartıştık. Fakat
yanlışlanabilirlikten kime ne? Benim ne zorum var her söylediğim
yanlışlanabilir olsun diye yırtınayım? Niye bu düşünce sistemini
diğer düşünce sistemlerine tercih ediyorum?

Sonunda iki sebebi olduğuna karar verdim.

Birincisi merak ve estetik. Küçüklükten beri ne nasıl çalışır
merak ediyorum. Canlıları cansızlardan ayıran nedir, dinazorlar
nereden geldi, nereye gittiler, genler nasıl çalışır, hücrelerin
içinde ne olup bitiyor, tüm bileşenlerini bir araya getirsek canlı
hücre yapabilir miyiz - bunların hepsi birbirine bağlı kafamda
dönen sorular. Birilerinin gelip bana böyle oldu çünkü akıllı biri
böyle tasarladı demesi, "bu soruyu sorma" demesinden farklı değil
- dolayısıyla merakımı tatmin etmiyor - ayrıca fikir olarak bir
gecekondu mahallesi kadar estetiği yok.

İkinci sebep fayda. Bilimsel yöntemi kullanarak problemleri
çözebileceğimize, hastalıkları yenebileceğimize, doğayı daha iyi
kontrol edebileceğimize vs. inanıyorum. Hatta bu fikir bana evren
dünden önce var olmasaydı bile cazip geliyor. Sadece evrenin
yarından sonra da var olacağına inanmam merak etmem ve
problemlerle uğraşmam için yeterli. Gerçi yarın evren sona erecek
olsa da matematikle uğraşırdım herhalde.

İşin ilginç tarafı eğer bu son söylediğim doğru ise bilime ve
dolayısıyla evrime inanmayanların teknolojide, tıpta geri kalması
ve evrim kanunlarına göre elimine olmaları beklenebilirdi. Tabi
kurduğumuz sosyal düzen insanların bilimsel inançlarıyla çocuk
yapma sayılarını pek correlated tutmuyor. İronik olurdu öyle
olsa. Sanki evrime inanmayanları evrim cezalandırıyormuş gibi...

Tabi bu da akıllı tasarımcılara karşı ikna edici bir argüman
değil. Çünkü onlar da benim gibilerin pek yakında kutsal bir
felaket sonucu ortadan kaldırılacağına inanıyorlar :)

Related link

1 comment:

emir said...

"Bu şekilde her harf için ortalama 30 maymun telef etsek, 3 milyon maymun bir Shakespeare oyununu rahat yazar" Sorun şu ki basılan her yanlış harfle beraber roman da telef oluyor. En başa dönüyoruz. E o kadar maymun Türkiye'de bile bulunmaz :)